1- ‘İnsan, bir kanuna tabidir. Gelişigüzel yaratılmamıştır’sözünden ne anlıyorsunuz?
2- Yanlış düşünce neticesinde nasıl ıstırap oluşur?
3- Zengin adam niçin hastalıktan kurtulamıyor?
4- ‘Buğday tohumundan buğday, çavdar tohumundan çavdar çıkar’sözüyle ne anlatılmak istenmektedir.
5- Düşünce ile insanların hareketleri arasında ne gibi bir ilişki vardır?
6- İnsan üzerinde dış şartların mı etkisi daha fazladır?
7- Parçada insan aklı ile bahçe arasında nasıl bir ilişki kurulmaktadır?Bu düşünceye siz katılıyor musunuz?
KISSADAN HISSE
Düşünce ve İnancın Gücü
ABD’de idam edilecek Nick isimli bir mahkumun hikayesi oldukça ilginçtir. Nick idam edilmek uzere buz odasına alınır. Ve ona şu telkin verilir. “Oda sıcaklığı şu anda 30 derece ve her geçen dakikada sıcaklık bir derece düşürülecektir. Her 10 dakikada bir de uyarı sesi verilecektir. Bu ses sıcaklığın 10 derece düştüğünü göstermektedir. Nick beklemeye başlar. Her on dakikada bir uyarı sesini duydukça, vücudunun biraz daha soğuduğunu hisseder. Üçüncü uyarı sesinden sonra, Nick titremeye başlar. Çünkü sıcaklığın sıfır derece olduğunu anlamıştır. Dördüncü uyarı sesinden sonra, soğuğun dayanılmaz olduğunu düşünürken, hayatı boyunca yaptıkları aklına gelir. Beşinci uyarı sesinden sonra ölümün ne kadar yakın olduğunu sezer ve kemiklerine kadar soğuğun işlediğini hisseder, artık tepki veremez haldedir. Altıncı uyarı sesi, Nick’in ölmeden önce duyduğu son sestir. O donarak ölmüştür.” Bu hikayenin ilginç olan yani ise, her dakika düşeceği söylenen sıcaklığın aslında düşmediği ve sabit kaldığıdır. Yani Nick artı 30 derece oda sıcaklığındayken, vücuduna temas eden sıcaklığı eksi 30 derece olarak hissetmiştir. Çünkü sıcaklığın düştüğüne dair kuvvetli bir inanca sahiptir
Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez.
Derse Hazırlık
· İnsanları doğru algılayabilmek için onları iyi dinler misiniz?
· ‘İyi günler, Günaydın, İyi akşamlar’ vs. gibi sihirli sözcüklerin iletişimde önemi nedir?
· ‘İnsanlarla konuşurken kendimizi sınırlamamalı, nasıl istiyorsak öyle konuşmalıyız.’ görüşü hakkında ne düşünüyorsunuz?
tatlı dil
Mağaza vitrinlerindeki mankenleri bilirsiniz. Hepsi güler yüzlüdür, içlerinde pek de güzelleri vardır, ama dilleri olmadığı için soğukturlar. Onlar her ne kadar insan benzeri iseler de insanları güzel yapan, sıcak yapan dildir. Ama her dil değil, dilin de tatlısı olmalı. Allah bir adama her şeyin tatlısını, yalnız dilin acısını verdi mi ne yapsa kâr etmez. Öylesinin sevimli, cana yakın olmasına imkân yoktur. Çünkü o dil ağzın içinde her dönüşünde can yakar, kalp kırar, gönül devirir. ‘Dil yarası yaraların en derinidir.’ derler. Doğru sözdür. Bıçağın açtığı yara zamanla kapanır; dil yarası, ruhun en gizli taraflarına doğru boyuna işler, bir türlü kapanmak nedir bilmez.
Acı dil yalnız karşısındakine değil, sahibine de zarar verir. Bu kişi dünya güzeli olsa da acı dili onu çirkinleştirir. Nice güzel insan vardır ki dilleri yüzünden sevilmez. ‘Şeytan görsün yüzünü!’ deyip bucak bucak kaçtığımız insanlar hep o insanlardır. Ama tatlı dil öyle mi ya? ‘Yılanı deliğinden çıkarır’ derler.
Ne kadar öfkeli olursanız olun tatlı dil sizi yatıştırır. En yapamayacağınız işleri size tatlı dille, güler yüzle yaptırıverirler. ‘Haydi şekerim şunu yapıver’ demek başka, ‘Kalk şunu yap!’ demek başkadır. İşleriniz biraz ters gitmiş, eve yorgun gelip koltuğa henüz sırtınızı dayamış bile olsanız bu tatlı dil sizi yerinizden kaldırır. İşleriniz ters gitmişse ‘Bunda evdekilerin ne suçu var?’ diye düşünürsünüz. Ne kadar yorgun olursanız olun ufak bir zahmetin sizi daha fazla yormayacağına kendi kendinizi inandırmaya çalışırsınız. İçinizden bir kuvvet bu tatlı emri yerine getirmeniz için sizi sanki zorlar. Çünkü tatlı dil suratınıza çarpmamış, kalbinize işlemiştir. Acı dil onu nasıl kırıverirse tatlı dil de imar eder. Tatlı dilin emrini o keyifsiz halinizde yerine getiriverirsiniz. İşte tatlı dilin mucizesi budur.
Tatlı konuşmalarıyla tanınmış insanlar vardır. Onları dinlemek başlı başına bir zevktir. Hatta bu tür insanlarla konuşmaya gittiniz mi söz yavaş yavaş güzel konuşanın, tatlı dillinin ağzında kalır. O söyler, siz dinlersiniz. Saatlerce hiçbir şey söylemeseniz bile o tatlı sözlerle siz konuşmuş gibi olursunuz. Hani bazı insanlar için ‘Ağzından bal akıyor,’ derler, işte bu ağızdan akan bal, tatlı dilin halidir.
Tatlı dil insan için başlı başına bir kuvvettir. İnsanlar başkaları hakkındaki ilk hükümlerini yüzlerine bakarak verirler, sonra konuşması yoklanır. Gerçi insanın dili ağzının içinde kolay dönmüyorsa düşüncelerini çabucak, güzel cümleler halinde ağzından dökemiyorsa bu gibi hallerde susmak en emin çaredir. Konuşmaktaki noksanlarını bilen bazı zeki insanlar susmayı becermek suretiyle işlerinde muvaffak olurlar. Bütün ömürleri boyunca sustukları için yükselmiş insanlar çoktur. Ama asıl muvaffakiyet konuşmakla olur.
Güler bir yüz, tatlı bir dille tamamlandığı zaman insana bütün kapılar açılır. Söze başlarken de söylediğim gibi tatlı dil, sevimli görünmeyen, hatta soğuk görünen yüzleri bile ısıtır, cana yakın kılar. Tatlı dille bütün kapıların açılması bundandır. Adana, Mersin, Kahramanmaraş gibi Güney ve Güneydoğu vilayetlerimizde halk ağzında ‘dil’ kelimesi ‘anahtar’ manasında kullanılır. Hatta biraz daha yukarı çıkarsanız mesela Erzincan’da düğünlerde, gelin susar, ağzını açıp bir kelime söylemez. Düğün akşamı gelini söyletmek için güvey kıymetli bir hediye verir ki bu hediyeye Erzincan’da ‘dilbağı’ derler. O hediye ile gelinin dili çözülür. Yani anahtarı işlemeye başlar. Gerçekten dilin, tatlı dil olmak şartıyla açamayacağı kapı, çözemeyeceği düğüm yoktur. Gönüller onunla alınır.
‘Mademki tatlı dil her kapıyı açan sihirli bir anahtardır, öyle ise ne duruyoruz, dilimizi tatlılaştıralım.’ diyen bilmem bulunur mu? Çünkü bu, ha deyince olacak işlerden değildir. Gönülleri fetheden tatlı dil bütün gücünü gönülden alır. İnsanın dilinin tatlı olması için gönlünün tatlı, iyi olması lazımdır. Kötü bir adamın dökeceği tatlı dil, tilkinin kargaya döktüğü tatlı dil gibidir. İnsanı belki kısa bir zaman için aldatır ama çabucak da foyası meydana çıkar. Hakiki tatlı dil iyi insanda olur. Yüreği merhametle, sevgi ile dolu insanın dili de kendiliğinden tatlılaşır. Bu geçici dünyada gönül yıkmanın, kalp kırmanın boşluğunu sezecek kadar olgun bir hayat anlayışına varmalı ki insan, en küçüğünden en büyüğüne kadar tatlı dille, güler yüzle seslenebilsin.
Alman İmparatoru Charles Quint (Çars Kuint), saat meraklısı idi. İşi gücü, etrafına topladığı on, on beş saati aynı zamanda çalmaya, daima hepsinin aynı zamanı göstermelerini temin etmeye çalışırdı. Dünya hükümranlığı peşinde koşan Charles Quint (Çars Kuint), günün birinde ‘Ben on saati ayar etmekten aciz olan bir insan, milletleri nasıl ayar edebilirim?’ diyerek üzüntüye kapılmıştır. Fakat o aç gözlüydü. İnsanları zorla emri altına almak, kırıp dökerek hakim olmak istiyordu. Halbuki tatlı dilli adam böyle bir üzüntüye kapılmaz, kimse kendisine diretmeyeceği için her gittiği yere huzur götürür. Onun tatlı dili en tembeli, en gönülsüzü, bile şevke getirdiği için hayat yükü ağırlığını hissettirmez olur. Dakikalar, yatağına alışmış bir su gibi şırıltılar içinde akar gider.
Gönülden temenni ederim, hayatınız güler yüzlü, tatlı dilli insanlar arasında geçsin.
ŞEVKET RADO
KelimeLERİN DİLİ
tatlı dil-...........................................................................................................................................
can yakmak -...........................................................................................................................................
kalp (veya kalbini) kırmak-....................................................................................................................
7. Bu metni siz yazmış olsaydınız nasıl bir başlık verirdiniz?...............................................................
8. Sizin çevrenizde de metinde bahsedildiği gibi tatlı ya da acı dilli insanlar var mı? Bu insanlara tatlı ya da acı dilli demenizin sebebi nedir?.............................................................................................................