Home Random Page


CATEGORIES:

BiologyChemistryConstructionCultureEcologyEconomyElectronicsFinanceGeographyHistoryInformaticsLawMathematicsMechanicsMedicineOtherPedagogyPhilosophyPhysicsPolicyPsychologySociologySportTourism






C. Kelimelerin dili

denemek-…………………………………………………………………………………….

bağımlılık-…………………………………………………………………………………….

oluşmak-…………………………………………………………………………………….

hücum etmek-…………………………………………………………………………………….

ihmal etmek-…………………………………………………………………………………….

mesafe-…………………………………………………………………………………….

eğilim-…………………………………………………………………………………….

peltekleşmek-…………………………………………………………………………………….

aşırı-…………………………………………………………………………………….

buharlaşmak-…………………………………………………………………………………….

ruhsal-…………………………………………………………………………………….

bilinç-…………………………………………………………………………………….

karamsar-…………………………………………………………………………………….

D. OKUMA-ANLAMA

1-Alkolün vucudu ısıttığı tezi doğru mudur? -....................................................................................

.............................................................................................................................................................

2-Alkolün insanı hızla etkilemesinin sebebi nedir? -....................................................................................

.............................................................................................................................................................

3-Alkol ilk olarak hangi organları etkilemektedir? -....................................................................................

.............................................................................................................................................................

4-Beyinciğin vucudumuzdaki görevi nedir? Beyincik alkolden nasıl etkilenmektedir? -..............................

.............................................................................................................................................................

5-Alkolün suçların artışıyla bir ilgisi nasıl olmaktadır? -....................................................................................

.............................................................................................................................................................

6-Alkol ve trafik kazaları arasında ne gibi bir ilişki vardır? -.......................................................................

.............................................................................................................................................................

7-Alkol alışkanlığının artmasında günümüzdeki hangi sosyal etkinlikelerin rolü vardır? -................................

.............................................................................................................................................................

8-Alkol bağımlılığına arkadaşların etkisi var mıdır? -....................................................................................



.............................................................................................................................................................

9-Alkol aileye hangi zararları nasıl vermektedir? -....................................................................................

.............................................................................................................................................................

İçki ile ilgili sözler

* Akıllı adamların tek içkisi sudur.
* İçki öldürür, kumar söndürür, spor güldürür.
* İçki insanı sefalete, rezalete hatta cinayete sürükler.
* Alkol kapıdan girerse, mutluluk pencereden çıkar.
* Alkol almak, gönüllü çılgınlıktır.

Alkol Kontrolü

Trafik memurları bir gün, trafik kontrolü yapıyorlarmış. Karşıdan gelen Temel ile Fadime’yi gören komiser hemen arabayı durdurmuş. İkisini de emniyet kemerini takılmış görünce,
- Ya beyefendi bu gün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz, bu yüzden size 500 milyon ödül veriyoruz der. "Ama merak ettik bu parayla ne yapacaksınız. Temel sevinçle
- "Ne yapacağım hemen gidip kendime bir ehliyet alacağım der. Komiser şaşkın şaşkın
- "Ne ehliyetiniz yok mu der, Fadime olayı toparlamak için, kusura bakmayın memur bey temel içince ne dediğini bilmez” der. Komiser daha da şaşkınlıkla
- "Ne bir de içkili misiniz diye haykırır. Arkadan yaşlı adam öne atılır ve
- "Ben demiştim çalıntı arabayla yola çıkmayalım başımıza bir iş gelir diye. Komiser neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan İdriste koşa koşa gelerek
- "Ne oldu geçtik mi sınırı"der.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

 

A.DERSE HAZIRLIK

1.Komşuluk deyince aklınıza ne geliyor?

2.En son ne zaman komşularınızı ziyaret ettiniz?

 

B.OKUMA PARÇASI

KOMŞUSUZLUK

Bütün efendiliğimi ve nezaketimi takınıp sesime nazik bir ton vererek komşuma “İyi akşamlar!” diyorum.Apartman kapısında nadir karşılaşmalarımızdan birisiydi bu.”İyi akşamlar !”diyor,o da.Birinci katta oturuyor.Adı Fahrettin miydi?Yok Fehmi belki de Faruk’tu...Bir sabah da alt katımızda oturanla karşılaşıyorum.O genç biri, yeni evli.Adını duydumsa da hatırlamıyorum.”Merhaba, günaydın!” diyorum.Samimi cevap veriyor,hatta gülümsüyor:”Günaydın!”

Nazikçe gülümsüyorum.Ben iyi,zararsız bir adamım,diyor sesim.Ne olur”İyi akşamlar!” ve “Günaydın!”dan başka, bir kelimecik daha konuşabilseydik.”Nasılsın?”filan desek birbirimize,”Çoluk çocuk iyi mi?” desek.Olmuyor işte.Bütün samimiyetimi nezaketimi takınıpselam vermeme rağmen , komşularımla bir kelimenin ötesinde konuşacak şey bulamıyorum.

Bazen şansı yakalamıyor değilim aslında.Apartman kapısının kapalı olduğu zamanlar oluyor.Anahtarımızı almamış oluyoruz.Kapıda beş on saniye,komşularımdan biriyle bekleme mecburiyetinde kalıyorum.Ama o saniyeler de uzadıkça uzuyor.”İyi akşamlar!” veya”Merhaba”dan sonra birşeyler söylemek gerekiyor.Bir türlü denkleştiremiyorum cümleyi ve sıkılıyorum...”Kapı bir an önce acılsa da yukarı çıksam.” Diyorum.Saniyeler geçmek bilmiyor.Kapı açılıyor; bu sefer de merdiven de birlikte çıkma problemi var...Hem merhabalaşmışız, hem de iki yabancı gibi hiç konuşmadan merdivenleri çıkacağız.

Kabullenemiyorum bunu.Geride kalıyorum.Kapıyı biraz oyalanarak kapatıyorum.-Oysa kapı kendiliğinden kapanıyor.-Sonra posta kutusuna bakıyorum.İçinde bir şey olmadığınğ bile bile kapağını açıp kapatıyorum.O zamana kadar komşum çoktan dairesine çıkmış oluyor.Ben de rahat bir nefes alıyorum, gönül rahatlığı ile merdivenleri çıkıp evimin kapısını çalıyorum.

Ara sıra alt kattaki komşumuz müzik setinin sesini anormal bir şekilde açıyor.Aslınd kızıyorum.”Ayıp oluyor kardeşim!” demek geliyor içimden. Hatta ben de aynusını yapayım mı, diye düşündüğüm oluyor.Fakat vazgeçiyor,bu düşüncemden ötürü kendime kızıyorum.Keşke her gün yapsa bunu, diyorum.Böylece ben de bir komşum olduğunu , yanlız olmadığımı; bana yakın bir yerde, hemen alt katımda insanların yaşadığını, istersek sesimizi birbirimize ulaştırabileceğimizi düşünüp mutlu olurdum... İnsanın yakınında bir komşusunun olduğunu bilmesi, hatta ona kızabilmesi bile güzel şey!

Geçenlerde bir yazar da komşusuzluktan yakınıyordu köşeyazısında.Hatta bir “komşular günü” ilan edilmesini bile teklif ediyordu.Komşusuzluktan ben de müştekiyim, ama şu özel günleri oldum olası sevmem.Bir “komşular günü “oldu diyelim,onun da diğer anlamsız” özel günler “in akıbetine uğramayacağını kim söyleyebilir?”Komşular günü” adını vereceğimiz bu gün, geçmişteki güzel komşuluk ilişkilerini yad etmekten başka ne işe yarar? Ne eski insanları geri getirebiliriz ne de o güzel komşulukları.

Eski günler, komşularımızla üst üst değil, yan yana oturduğumuz günlerdi.Evlerimizin kesişen noktaları vardı o zamanlar.Küçük daracık pencerelerimiz birbirine bakardı.Annelerimiz oradan başını uzatır,sonu gelmez sohbetlere koyulurlardı.Evlerimizin şirin, yemyeşil avluları olurdu.Kapımızın önünden akıp geçen su komşumuzun avlusunu sulardı ve komşu çocuklarıyla ayaklarımız aynı sudan ıslanırdı mevsimler boyu.Avlularımızdaki ağaçların dalları birbirine değerdi.

“Komşu anne” sözünü duydunuz mu hiç?Biz komşu çocukları, birbirimizin annesine “komşu anne” derdik.Anneler kendi çocuklarına ne almışlarsa bir tane de komşu çocukları için alırlardı.Kardeş gibi büyürdük bitişik evlerde.Çocukluğumğz yarı yarıya komşu evlerde geçerdi bizim.”Kardeş yarısı “ komşu çocuklarıyla oyun oynar,kavga eder barışırdık.Düğünlerimizı birlikte yapar,birbirimizin açlığına ve tokluğuna şahit olurduk.Üzüntülerimizi paylaştık. Birbirimizin yemek kokularını duyardık evlerimizden , o yemekleri paylaşırdık.Dost ,sırdaş ve nihayet komşuyduk.

Bugün;memleketini, çocukluğunu, gençliğini, karakterini ve hatta adını bile bilmediğimiz komşularımızla paylaşacak neyimiz vardır?Oyun oynamadığımğz, kavga edip barışmadığımız insanlarla nasıl dost olabiliriz?Onlar bize nasıl inanır biz onlara nasıl güveniriz?Komşuluk ortak bir dünyanın ve paylaşılan uzun zamanların hatırasını saklar.Büyük şehirlerde, çoğumuzun başkalarıyla ortak bir dünyası, paylaşacak zamanı yok artık...Hala yan yana duran ve avlularından serin sular akan evlerin bulunduğu köylerde, kasaba ve şehirlerde komşuluktan söz edilebilir belki...

 

C.Kelimelerin Dili

Nezaket-...........................................................................................................................................

Mecburiyet-....................................................................................................................................

Köşe yazısı-.....................................................................................................................................

Akıbet-.........................................................................................................................................

Avlu-.........................................................................................................................................

Sırdaş-.........................................................................................................................................

Müşteki-.........................................................................................................................................

 

 

D. Okuma-Anlama

 

1.Yazar komşularının adını niçin bilmiyor? ............................................................................................

2.Yazar eski komşulukların niçin tekrar yaşanamayacağını düşünüyor?..............................................

.................................................................................................................................................................

3.Yazarın komşularıyla iletişim kurmak için herhangi bir çabası oluyor mu?........................................

...................................................................................................................................................................

4.Yazar özel günler ile ilgili neler düşünüyor?.......................................................................................

....................................................................................................................................................................

5.Yazara göre komşuluk ilişkileri niçin zayıfladı?...................................................................................

......................................................................................................................................................................

 

KOMŞULUK KÜLTÜRÜMÜZ

1. Hastalandığında geçmiş olsun ziyaretine gitmek.

2. Öldüğünde cenazesinin kaldırılmasında bulunmak.

3. Borç istediğinde vermek.

4. Darda kaldığında yardımına koşmak.

5. Bir nimete kavuştuğunda tebrik etmek.

6. Başına bir musibet geldiğinde teselli etmek.

7. Evi onun rüzgârını (güneşini, manzarasını) engelleyecek şekilde yüksek yapmamak.

8. Ne pişirdiğini ona belli etmemek, belli ederse pişirdiğinden ona da vermek.


Bir işi elde tutmak için her fedakarlığı göze alan, insanları idare eden, başarınca da bir yatak bir elbise ile yetinen adam hatırlanmaya layıktır.

 

A. Derse Hazırlık

1-Lider bir insanın özellikleri nelerdir?

2-Siz lider olsaydınız yanınızda çalışan insanlarda hangi özellikleri n olmasını isterdiniz?

B. Okuma Parçası

GARCİA’YA MEKTUP

Bu makale 1899 yılında Philistine Dergisinde yayınlanmıştır. Birbuçuk mil­yon nüshası New-York Demiryolları tara­fından dağıtılmış, hemen hemen bütün dünya dillerine de çevrilmiştir. Bu maka­le Rus-Japon savaşı sırasında her Rus as­kerine verilmiş, Japonlar da Rus esirlerin üzerinden çıkan bu makaleyi asker-sivil bütün memurlarına dağıtmıştır. Belki de dünyanın en tanınan makalesidir. Yüz milyonlarca nüsha basılmış ve yayılmış­tır.

İspanya-Amerika Savaşı başlayınca, Küba'da ayakla­nan isyancıların lideri Garcia ile hemen temas kurmak ge­rekmişti. Garcia Küba'da bir dağda saklanıyordu ve hiç kimse yerini bilmiyordu. Mektup-telgraf yolu kapalıydı. Fakat Amerika Başkanı'nın bu adamla haberleşerek yardı­mını sağlaması hem de bir an önce gerekiyordu. Çare ney­di? Biri, Başkan'a şu fîkri verdi:

— Rowan adlı bir adam var. Garcia'yı ondan başka kimse bulamaz!

Rowan hemen çağrılmış ve kendisine Garcia'ya hita­ben yazılan mektup yerine ulaştırılmak üzere verilmişti.

Rowan'ın mektubu alarak deri bir muhafaza içinde göğsüne koyması, dört günde Küba sahillerine varması, or­manlara dalarak üç hafta yürüyüp Garcia'ya ulaşması ve geri dönmesi burada uzun uzun anlatmaya gerek görmedi­ğim bir maceradır.

Benim üzerinde duracağım şudur:

Başkan McKinley, Rowan'a Garcia'ya yazılan mektu­bu verdiğinde Rowan mektubun nereye gideceğini sorma­dan alıp harekete geçmişti!

Bu adamın tunç heykelini her okula dikmek gerekir. Çünkü gençlerin muhtaç oldukları şey yalnız bilgi değil irade sahibi olmak, bu iradeyle emanete sahip çıkmak, derhal harekete geçmek, enerjilerini başarı için bir nokta­da toplamak, yapılacak işi yapmak, kısacası mektubu Gar­cia'ya götürmektir.

General Garcia ölmüştür. Fakat başka Garcia'lar var­dır. Birçok elin yardımına muhtaç olan bir işi yapmak iste­yen bir insan yoktur ki, yardımcılarının beceriksizliğinden, aczinden ve kayıtsızlığından şikayetçi olmasın.

Dikkatsizlik, kayıtsızlık, isteksizlik, beceriksizlik her yerde hüküm süren, her yere bulaşmış bir hastalık, bir ku­ral haline gelmiştir. Kimse bir rüşvet gibi okşamadan-pohpohlamadan, ya da tehdit edip korkutmadan bir yardım sağlayamaz oldu.

Farzedin altı sekreteriniz (yardımcınız) var. Birini ça­ğırıp rica ediniz:

— Ansiklopediye bakarak bana Correggio'nun hayatı­nın bir özetini çıkarınız...

Sekreteriniz hemen "Peki" diyerek işe koyulur mu? Eminim hayır. Sizi süzüp ıkına sıkına sorularına başlar:

— Correggio'da kim?

— Hangi ansiklopediye bakılacak?

— Ansiklopediyi nerden bulayım?

— Bu benim görevim mi?

— Bu işle Charlie uğraşsa olmaz mı?

— Bu adam ölmüş mü?

— Acelesi var mı bu işin?

— Kendiniz baksanız daha iyi olmaz mı?

— Niçin bu adamın hayatını merak ettiniz?

Yine eminim ki siz sorulara cevap verdikten sonra da görevlendirdiğiniz adam diğer bir sekreterimizden Correggio'yu bulmak için yardım ister sonunda gelip böyle bir adamın bulunmadığını söyler. Akıllıysanız kelimenin "K" ile değil "C" ile başladığını anlatmaya girişmez, "Tamam... işinize dönün" dersiniz.

Bağımsız hareket adına, bu kabiliyetsizlik, bu istek­sizlik, bu mânevi düşkünlük, bu irade zayıflığı her derdin başıdır. İnsanlar kendi işleri ve menfaatleri için dahi uğ­raşmazlarsa onlardan toplum için ne beklenebilir?

Son zamanlarda namuslarıyla çalışmak için iş arayan yersiz, yurtsuz zavallılar hakkında birçok şeyler işitiyoruz. İş sahipleri hakkında da bir yığın düşmanca söz edildiğini görüyoruz.

Fakat temiz bir iş gördürmek için uğraşan, becerikli çalışkan yardımcılar bulamayan iş sahiplerinin halini dü­şünen yok. Her mağazada, fabrikada, iş yerinde iş sahiple­ri işleri ileri götürecek çalışma arkadaşları bulamamak ve aciz insanların elinde kalmak yüzünden ızdırap içindedir­ler. Bazı iş sahipleri âciz kimseleri işlerinden uzaklaştırıyorlar ama yerlerine daha iyi adamlar koyamıyorlar. Her iş sahibi en iyi elemanları çalıştırarak işini ilerletmek is­ter. Onlara lazım olan elemanlar Garcia'ya mektup götü­rebilecek olanlardır.

Tanıdıklarım içinde öyleleri bulunuyor ki, parlak ta­rafları vardır. Fakat hiçbir işi başaramadıkları gibi kimse­ye de faydaları dokunmaz. Çünkü patronları tarafından ezildiklerine dair şüpheler taşırlar. Bu adamlar emir vere­medikleri gibi emir de alamazlar. Onlara Garcia'ya götürü­lecek bir mektup verirseniz alacağınız cevap şudur: "Ken­din götür"

Mânevi sakatlığa uğrayan bu adamlar, maddî sakat­lığa uğrayanlardan farksızdırlar. Onun için onlara da acımak gerekir. Fakat bunlara acıdığımız sırada, büyük bir işi idare için uğraşan, çalışmak için zaman sınırı tanı­mayan, insafsız kayıtsızlıklar ve kalpsiz nankörlüklerle mücadele eden, ancak bu mücadele ile işlerini yok olmak­tan kurtaran adamları da unutmayalım. Meseleyi fazla şiddetle mi ileri sürdüm? Belki. Fakat hayatta başarılı olan adamın lehinde de bir söz etmek gerekmez mi? Bir işi elde tutmak için her fedakarlığı göze alan, insanları idare eden, başarınca da bir yatak bir elbise ile yetinen adam hatırlanmaya layıktır.

Ben hem gündelikle çalışmış bir işçi hem patronluk yapmış bir adamım. Bunun için iki taraf için de söylenecek sözler bulunduğunu bilirim. Fakirlikte iyi taraf yoktur. Pa­çavralar insanı güzel göstermez. Nasıl bütün fakirler fazi­let sahibi namuslu kimseler değilse, bütün patronlarda el çabukluğu ile başarmış kimseler değildirler. Fakat bütün sevgim, muhabbetim, patron karşısında olsa da olmasa da işini azim, beceri ve vukufla yapan, kendisine Garcia'ya götürülmek üzere bir mektup verildiğinde aptalca sorular sormadan yola çıkan kimseye karşıdır.

Medeniyet, bu çeşit insanları bulmak için yapılan uzun ve endişeli bir araştırma içindedir. Böyle bir adama ne isterse verilir. Ona her şehir her kasaba ve her köyde, her iş yerinde ihtiyaç vardır. Bütün dünya Garcia'ya mek­tup götürecek adamı arıyor.

Elbert Hubbard - Dail Carnegie –‘Söz Söyleme ve Başarma Sanatı’


Date: 2015-12-17; view: 909


<== previous page | next page ==>
C. Kelimelerin dili | C. Kelimelerin dili
doclecture.net - lectures - 2014-2024 year. Copyright infringement or personal data (0.012 sec.)