1. Niçin böyle bir kitap yazma ihtiyacı duyulmuştur?
2. Bu kitabı kim hazırladı?
3. Bu kitap ilk olarak kaç yılında basıldı?
4. İlk basıldığında kaç sayfaydı?
5. Bu kitap kaç dile çevrildi?
6. İngiltere'den sonra ilk olarak nerede basıldı?
KALBİNİZİN SESİNİ DİNLEYİN
Bu öykü çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğlunun öyküsüdür. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve ne yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını ister hocası. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazar. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlatır. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizer. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterir. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesidir. İki gün sonra ödevi geri aldığında, kağıdın üzerine kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir sıfır ve dersten sonra beni gör uyarısını görür. Neden sıfır aldım? diye merakla sorar hocasına. Bu ödev senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal der hocası. Paran yok. Gezgin bir aileden geliyorsun. At çifliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da almalısın. Bunu başarman imkansız. der ve ekler Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm. Çocuk evine döner. Uzun uzun düşünür. Babasına danışır. Bak, oğlum der babası, bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin için oldukça önemli bir seçim. Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürür hocasına. Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin... Ben de hayallerimi... O orta iki öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev ise şöminenin üzerinde asılı... Kimsenin hayallerinizi çalmasına izin vermeyin. Ne durumda olursanız olun:
KALBİNİZİN SESİNİ DİNLEYİN.
Bakmayla usta olunsaydı köpekler kasap olurdu.
Türk Atasözü
A. Derse Hazırlık
1- Eleştiri yapmanın bireye ve topluma katkılarını tartışınız.
2- Eleştiri yapmanın yapıcı ve yıkıcı yönleri vardır.Siz eleştiri yaparken neye dikkat edersiniz?
3- Eleştiri yapanlara ne tavsiye edersiniz.
B. Okuma Parçası
RENKLERİN USTASI
Bir zamanlar Hindistan'da resimleri herkes tarafından çok beğenilen büyük bir ressam yaşardı. Ülkenin kralı bile başarıları nedeniyle onu madalyalarla ödüllendirirdi.
Halk, bu ressama "Renklerin Ustası" adını vermişti. Renklerin Ustası, adını hak ettiğini gösterircesine, yıllar içinde ustalığını daha da kanıtlayarak kendine özgü bir renk stili geliştirdi. Çok çalışması, ustaca yorumu onu kendisinden sonra gelecekler için örnek haline getirdi.
Renklerin Ustası bir sanat okulu açtı ve orada öğrencilerine resim sanatının inceliklerini öğretmeye başladı. Okulun belli bir programı ve süresi yoktu. Öğrenci, kendi yetenek ve bilgisini değerlendiriyor, kendisini hazır hissettiğinde, okul onu sanat dünyasına takdim ediyordu, işte bu, okulu eşi benzeri bulunmayan bir okul yapıyordu. Bu okulun öğrencilerinden birisi de Raciv idi. Allah vergisi bir yeteneği vardı. Renkler Ustasının aradığı bütün özelliklere sahipti ve diğer öğrencilerden daha hızlı ilerliyordu. Usta ondan memnundu, ama ondaki aceleciliğin de farkındaydı. Raciv, ustasından gördüğü takdir ve teşviklerden de ümitlenerek, ressam ilân edileceği ve sanatına profesyonel olarak devam edebileceği günü iple çekiyordu. Bir gün, Renklerin Ustası'na final sınavının ne zaman olacağını sordu. Ustası gülümseyerek:
"Raciv, sen benim en çok gelecek vaad eden öğrencilerimden birisin ve bu sanatın inceliklerini de kısa sürede öğrendin" dedi. "Sanırım sınav zamanın geldi. Senden hayatının en iyi resmini yapmanı istiyorum. Sakın acele etme ve herkesin hayran kalacağı bir eser ortaya koymaya çalış."
Raciv, gecesini gündüzüne katıp çalıştı; o zamana dek yaptıklarından kat kat güzel bir resim yapıp ustasına getirdi. Resmi eline alıp bir süre inceleyen Renklerin Ustası:
"Bunu şehir meydanında herkesin görebileceği bir yere asmanı istiyorum" dedi. "Resmin altına bir yazı yazıp bu resimdeki hataların üzerine çarpı (x) işareti koymalarını iste."
Raciv sevinçle istenileni yaptı. Ustası birkaç gün sonra resmi kendisine geri getirmesini söyledi. Genç sanatçı meydana doğru giderken kalbi küt küt atıyordu. Ama resmini gördüğünde büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Resmin her yeri x işaretleriyle doluydu! İçini derin bir ümitsizlik kapladı. Belli ki başarısız olmuştu. Resmi alıp ustasına götürdü. Ustası resme şöyle bir baktıktan sonra şöyle dedi:
"Sakın ümitsizliğe kapılma, şimdi yeniden güzel bir resim yap."
Raciv yine günlerce çalıştı. Bu yaptığı resim de önceki kadar güzel olmuştu. Ama içindeki endişeyi bir türlü bastıramıyordu. Resmi götürdüğü ustası ona bunu da şehir meydanına asmasını ve altına yine bir yazı yazmasını söyledi. Ancak, bu defaki yazı "Bu resimdeki hataları lütfen düzeltin" şeklinde olacaktı. Resmin yanına boya ve fırça da konulacaktı.
Raciv söylenilenleri yaptı ve birkaç gün sonra resminin yanına gittiğinde büyük bir şaşkınlık yaşadı.Çünkü, ne resme ne de boya ve fırçaya kimse dokunmamıştı! Kendisi de biliyordu ki, bu resim öncekinden daha güzel sayılmazdı. Buna rağmen kimse resimde bir hata bulmamış görünüyordu. Resmi sevinçle ustasına sundu. Ustası resme bakıp:
"Raciv, bu son dersle birlikte eğitimini tamamladın. Sanırım, son dersini de anlamışsındır. İnsanlar ellerine fırsat geçtiğinde hiçbir şey bilmedikleri konularda bile başkalarını eleştirmekten çekinmezler. İlk resimde sadece hataya çarpı koymak kolaydı ve herkes kolay olanı yaptı. Ama iş hem eleştirip hem de doğrusunu göstermeye geldiğinde, buna cesaret edebileceklerin sayısı çok ama çok azdır. İkinci resminde gördüğün gibi, bazen kimse cesaret edemez. Çünkü kendi yeteneksizliklerinin ortaya çıkacağından korkarlar.
"İşte Raciv, eğer sanatında ilerlemek ve yükselmek istiyorsan sadece ustalığın yetmediğini bilmelisin. Aynı zamanda başkalarının dar görüşlü tenkitlerine de göğüs germesini bilmelisin. Asla başkalarının seni yargılamasına izin verme. Seni yargılayacak şey sadece vicdanın, adalet ve hakkaniyet duygun olsun."
Uzun ömür süren ve hayatının her anını çalışıp eser vererek oldukça verimli geçiren
Süheyl Ünver Hocaya ileri bir yaşta iken bazı dostları latife kabilinden sormuşlar:
Hocam, Azrail sizi unuttu mu yoksa?
Süheyl Ünverin cevabı şöyle olmuş:
Hayır, Azraille yakında görüştük. Bana dedi ki:
Boş bulursam götürürüm
İçkinin girdiği yerden akıl, ahlâk ve utanma kaçar.
A. Derse Hazırlık
1-Alkolün sosyal hayatta açtığı yaralar nasıl olmaktadır?
2-Zararlarını bilmekle beraber insanların alkolü kullanmaya devam etmesinin sebepleri nelerdir?
3-Milli kültürümüzde alkollü içeceklere olan bakış açısı nasıldır?
B. Okuma Parçası
ALKOL BAĞIMLILIĞI
Son yıllarda hızlı bir artış görülen alkol tüketimi giderek bir sosyal sorun olma özelliği kazanmaktadır. Alkol, insanlarda fiziksel ve psikolojik bağımlılık yapar. Bu nedenle bir defa denemek için de olsa kesinlikle alkollü içkiler kullanılmamalıdır.
ALKOL VE ETKİLERİ: Alkolün birçok maddeyi içeren genel bir ifadedir. Oldukça fazla çeşitlilik gösteren alkollü içeceklerin dünyada yaklaşık 800 çeşidi bulunmaktadır. Alkol sadece içki olarak kullanılmaz. Alkol, tıpta dezenfeksiyon amacıyla ve donmayı önleyici özelliğinden dolayı araçlarda kullanılan antifirizin yapımında da kullanılır.
Alkol ilk alındığında ve uzun süre kullanıldığında organlara zarar verir. Alkol, alındıktan hemen sonra hiçbir sindirime uğramadan mideden emilerek kana geçer. Kana geçen alkol öncelikle beyin, karaciğer ve kaslar olmak üzere vücuttaki bütün organlara ulaşır. Bu doku ve organlara gelen alkolün buralarda işlenmesi sonucu çok fazla miktarda ısı oluşur. Oluşan bu ısı biyolojik olaylarda kullanılmaz. Diğer bir ifadeyle alkolün vücutta işlenmesiyle oluşan ısı yararlı ısı değildir. Yine alkol kılcal kan damarlarının genişlemesine neden olarak kanın buralara hücum etmesine yol açar. Böylece alkolün işlenmesiyle oluşan yararsız ısı dışarıya verilir. Bu sırada vücut fazla ısıyla birlikte kendi ısısını da kaybeder. Dolayısıyla soğukta alkol alınarak ısınılmaya çalışması oldukça yanlış bir davranıştır. Soğukta sıcak hissi kazanmak için alınan alkol aldatıcı olup donmayı hızlandırır.Vücutta işlenmeyerek sadece oksitlenip ısıya çevrilen alkolün bir kısmı akciğerlerden buharlaşarak dışarı verilir. Dolayısıyla alkol kullananların nefeslerinden alkol kokusu gelir. Alkol, vücuttaki vitamin kaynaklarının tükenmesine neden olduğundan vücudun diğer fonksiyonları için gerekli olan vitamin kalmaz. Sinirlerin iltihaplanmasına neden olduğundan reflekslerde azalma görülür. Görme ve işitme gibi duyuların alınmasında azalma görülür.Alkolden etkilenen organlardan birisi de beyinciktir. Beyincik vücudun dengesinde görevli olduğundan alkol alanlarda bu görevini yeterince yapamaz. Dolayısıyla alkollü kişiler yalpalayarak dengesiz şekilde yürürler.
Alkolün en önemli etkilerinden birisi ise kişiyi ruhsal ve fiziksel olarak çöküntüye sürüklemesidir. Alkol, kişileri kendisine bağımlı hale getirir. Bu kişiler kendisini yorgun karamsar ve yalnız hisseder. Alkole bağımlı olan kişi ailesini ihmal eder. Ekonomik yönden çöküntüye sürüklenir. Alkollü kişilerin refleksleri azaldığından tehlike anında kendisini koruyamadığından iş ve trafik kazalarının oluşmasına neden olur. Yukarıda açıkladığımız alkolün genel etkileri yanında ilerleyici etkilerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
ALKOLÜN ZEKA VE KARAR VERME GÜCÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ :
Alkol beyni etkilediğinden karar verme yeteneği azalır. Dolayısıyla kişi kendisini kontrol edemez duruma gelir. Bu kişiler aşırı sinirli olup, olayları büyütür, sağlıklı düşünemez ve dolayısıyla suç işleme eğilimi artar.
ALKOLÜN DUYU ORGANLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ : Görme bulanıklaşarak çift görme meydana gelebilir. Derinlik ve mesafe duygusunun algılanması azalır. Aynı zamanda yan tarafları görme yeteneğini de azalır. Buna bağlı olarak alkollü sürücülerde kaza oranı oldukça yüksektir.Alkol alanlarda işitme azaldığında bağırarak konuşma eğilimi daha fazladır. Alkol denge duyusunun azalmasına da neden olur. Alkol bilinç üzerine etki ederek hafıza kaybı ve derin uykuya neden olur.
ALKOLÜN KAS KONTROLÜNE ETKİLERİ
Alkol kas kontrolünün azalmasına neden olduğundan tepki süresi kısalır. Diğer bir ifadeyle alkol merkezi sinir sistemini etkileyerek tepki süresini yani alkol refleksleri ve karar verme süresini azaltır. Kas kontrolü bozulur. Buna bağlı olarak konuşma bozulur, dil ağırlaşır ve peltekleşir.Ellerde titreme ve gözlerde seyirmeler görülür.
SEBEPLERİ: Alkol bağımlılığı kişisel ve sosyal etkenlerden kaynaklanır. Alkole alışan kişilerin çoğu arkadaşlarından görerek alkole başlar. Bu nedenle alkole başlamada önemli etkenlerden birisi kötü arkadaşlardır. Sağlıklı düşünen kişiler öncelikle arkadaşlarını iyi seçmelidir. Arkadaşlarının kötü alışkanlıklarını örnek almamalı ve kötü alışkanlığı olan arkadaşlardan uzak durmalıdır. Alkole alışanların yani alkoliklerin alkolü alma nedenlerinden birisi de içki içmekle toplumda saygınlıklarının artacağını kabul etmeleridir. Örneğin ; çeşitli toplantı ve panellerde alkollü içkiler ikram edilir. İkram edilen içkiyi içmenin, kişiye bulunduğu toplumda daha saygınlık kazandıracağı gibi yanlış inanışlar alışma nedenlerindendir. Alkoliklerin alkole başlama nedenlerinden bazıları yalnızlık, üzüntü ve neşeli durumlarda alkol kullanmalarıdır. Yukarıda açıklanan hiçbir etken alkole başlamak için gerçek sebep değildir. Alkole alışan kişi bir çok mazeret bularak alkol içer. Bu kişiler alkol almadan duramazlar.
Alkol bağımlılığının oluşmasında hafif alkollü içkiler önemli yer tutar. Bira gibi hafif alkollü içkiler, daha az alkol içerdiği ve daha az zarar verdiği gibi yanlış inanış sebebiyle alkole başlamada ilk adımı oluşturur. Alkol bağımlılığının oluşması, alınan alkol miktarı ve süresine bağlı değildir. Örneğin bira, şampanya gibi fazlı ve köpüklü içkilerdeki alkol mideden daha çabuk emilerek kana karışır. Bu içkiler çabuk etki gösterdiğinden alkole dayanıksız kişilerin alkole alışmasında önemli bir yer tutar. Alkole başlamanın bira ile olduğu unutulmamalıdır.