Home Random Page


CATEGORIES:

BiologyChemistryConstructionCultureEcologyEconomyElectronicsFinanceGeographyHistoryInformaticsLawMathematicsMechanicsMedicineOtherPedagogyPhilosophyPhysicsPolicyPsychologySociologySportTourism






UNESCO-Polonya: Görülmesi gereken 13 Dünya Mirası!

Polonya?da eğitim ya da iş için bulunuyor olabilirsiniz. Ya da birkaç günlüğüne gezi yapıyor, fotoğraflar çekerek gezilerinizi ölümsüzleştirmek istiyor da olabilirsiniz. O zaman eminim ki Polonya?nın UNESCO tarafından onaylanmış ve listelenmiş tarihini görmeden gitmek istemeyeceksiniz! UNESCO tarafından ilk önce 2 Dünya Mirası listelenmiş ve yayınlanmıştı. Daha sonra ciddi araştırma ekipleriyle Polonya?yı inceleyen ekip, listeye girmeye layık gördükleri 13 bölgeyi ?GÖRÜLMESİ ŞART? diye nitelendirdi ve listeye aldı. Şimdi ise bu 13 bölgeyisizlere elimden geldiğince aktarmaya, paylaşımlarda bulunmaya çalışacağım.

1. Krakov Tarihi Merkezi (Stare Miasto w Krakowie) ? Şehir: Krakov
13. yüzyılda Avrupa?nın en büyük market ve pazarlarından biri olan bu merkez Polonya?nın eski Başkenti Krakov?da yer alıyor. Polonya?nın en büyük Katedralinin de içinde bulunduğu merkezde 2007 yılında 750. yılını kutladı. Ayrıca bu merkezi içinde barından Krakov şehri de halâ Avrupa?nın köklü, tarihi ve görülmeye değer şehirleri arasında yer alıyor.

2. Wieliczka Tuz Madeni (Kopalnia soli w Wieliczce) - Şehir: Krakov
13. yüzyıldan günümüze gelen bu tarihi yapı, Dünya?nın en eski madeni olarak tanımlanıyor. Şuanda Müze olarak hizmet de veren ve rehber ile ziyarete açık olan Wieliczka Tuz Madeni?nde dönemin üzerinde teknoloji kullanılmış. Gittiğinizde unutamayacağınız hissiyatlara bürüneceğinize eminim. Ayrıca gezinin bittiği yerde İnternet erişimli restaurant bulunmaktadır. Gizemli labirentler içerisinde olan madende yapılan normal gezinin uzunluğu 3.5 km?dir. Gittiğimiz zaman rehber ise ?gezdiklerimiz madenin toplam alanının sadece %1′dir? demişti. Ki o zaman ilginç bir rakam ortaya çıkıyor, madenin hacmi ile ilgili. Ki verilen bilgilere göre 300 km derinliğe kadar uzanmakadır, madenin sonu! Ayrıca ziyaretçi yolunun sonunda da bir Katedral yer alır.

3. Auschwitz-Birkenau Kampı (Auschwitz- Birkenau) ? Şehir: Krakov
Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalışma ve imha kampıdır. Auschwitz-Birkenau?ya tüm Avrupa?dan 1,3 milyon insan yerleştirilmiştir. Bunların, 1 milyonu Yahudi olmak üzere 1,1 milyonunun öldürüldüğü tahmin edilmektedir. 1979 yılında UNESCO ?nın İnsanlığın Kültür Mirası listesine eklenen bu iki kampın kalıntıları ve Yahudi mezarlığı, Auschwitz-Birkenau Devlet Müzesi ve Holokost anma mekânı olarak kamuya açılmıs



4. Bialpwieza Ormanı (Puszcza Białowieska) ? Şehir: Polonya ? Beyaz Rusya sınırı
Beyaz Rusya ve Polonya arasında kalan bir bölgede bulunan Bialpwieza Ormanı, tamamen doğallığıyla ve muhteşem havasıyla ilgi çekiyor. Polonya?nın en ağır hayvanları bu ormanda yer alır ve Polonya ile Beyaz Rusya arasındaki sınır bu orman ile sağlanmaktadır. Yani yürüyüşçüler ve bisikletliler için iki ülke arasında Bialpwieza Ormanı sayesinde yok sayılır! Unesco tarafından Dünya Mirası seçilen bölgelerden biridir.

5. Varşova Şehir Merkezi (Stare Miasto w Warszawie) ? Şehir: Varşova
1944 yılında Varşova?nınn %85′i Nazi Almanyası tarafından işgal altındaydı. Koruma duvarları, Kiliseler, Saraylar ve Marketler bombalar altında kalmış ve şehir tamamen hasar içinde kalmış, tabiri yerindeyse ?yerle yeksan? olmuştu. Sonrasında ise kendine gelme çabaları Polonya için hızlı sürdü. Öyle ki birkaç yıl içinde Merkez toparlandı, mimari kendine getirildi, tarihi güzelliğiyle öne plana çıkarıldı ve sonrasında böylesine hoş bir manzara çıktı. Tarihi kokusuyla ve göze verdiği özel hislerle milyonları kendisine çeken Varşova Şehir Merkezi, ?Eski Şehir? diye anılmakta ve fotoğraf arşivinizde yerini almak için sizi beklemekte?

6. Zamosc Eski Şehri (Stare Miasto w Zamościu) ? Şehir: Zamosc
Kral Jan Zamoyski tarafından 16. yüzyılda kurulan Zamosc şehrinin kökü gerçekten uzun bir tarihi serüvene dayanır. Batı ve Kuzey Avrupa?yı Karadeniz ile birbirine bağlayan bir ticaret yolu planıyla kurulan şehrin planı Bernando Morando tarafından geliştirilmiştir ve bu geliştirme sürecinde İtalyan tasarımlar örnek olarak kullanılmıştır. Şuan muhteşem tarihi görüntüsü, harikulade bir saat kulesi ve ziyaretçi akınına uğrayan büyük meydanı ile sizleri de bekliyor, Zamosc!

7. Torun Ortaçağ Kulesi (Średniowieczny zespół miejski Torunia) ? Şehir: Torun
Torun şehrinin tarihi 13. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Şehriyle, meydanıyla, kulesiyle hiç değişmemiş ve günümüze kadar gelmiştir. 15 metre yüksekliğindeki ünlü kulesiyle de şehrin doğal güzellikleri ve gizlenemez mimari harikalarıyla da sizleri bekliyor.

8. Malbork Kalesi (Zamek krzyżacki w Malborku) ? Şehir: Malbork
13. ve 14. yüzyıl başında inşa edilmiş ve Avrupa?nın en büyük Gotik kalesi olarak tarihe geçmiştir. Ortaçağ Avrupa?sında kiremitten titizlikle yapılan ciddi mimarilerden biridir ve Malbork Kalesi İkinci Dünya Savaşı sırasında ağır hasar görmesi sebebiyle 20. yüzyılda restore edilmiştir. Bugün kale Malbork etkileyici kuşatma şövalyeleri turnuvalarına ve anıtsal gösterilere ev sahipliği yapıyor.

9. Kalwaria Zebrzydowska
17. yüzylın başında Kudüs?teki Via Dolorosa?nın taklit dizaynı ile kurulmuştur. Tüm binada Hz. İsa ve Hz. Meryem figürleri, sembolleri yer almaktadır. Paskalya öncelerinde binlerce kişi tarafından ziyaret edilen Manastır, çok çok büyük bir alan üzerindedir ve UNESCO tarafından 1999 yılında Dünya Mirası seçilmiştir.

10. Jawor & Swidnica Barış Kiliseleri (Kościoły Pokoju w Jaworze i Świdnicy)
17. yüzyılda inşa edilen Barış Kiliselerinin en büyük özelliği tamamen ahşap çerçeveli olmaları. Ve Avrupa?nın en büyük ahşap çerçeveli dini yapıları da Jawor ve Swidnica Barış Kiliseleridir. Otuz Yıl(1618-1648) sürecinde bütün Kiliseler harap edildi. Vestfalya Barışı altında bu Kiliselerin inşa edilmesine izin verildi. Görkemli iç mekanlarıyla dikkat çeken kiliseler 7500 ziyaretçi ağırlayabiliyor. Jawor ve Swidnica Barış Kiliseleri 2001 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası seçilmiştir.

11. Ahşap Kiliseler (Drewniane kościoły południowej Małopolski)
Polonya?nın güneyinde bulunan ahşap Kiliseler, ortaçağ teknikleriyle inşa edildiler ve şuanda da Katolik Kilise geleneğinin temsil etmektedir. Bu Kiliseler soylu aileler tarafından desteklenmiştir.
Kiliselerin isimleri: : Binarowa, Blizne, Dębno, Lipnica Murowana, Sękowa.

12. Muskauer Park (Park Mużakowski)
Avrupa?da peyzaj tasarımının en güzel örneklerinden biridir. Muskauer Park?ı Almanya ile Polonya arasında sınır teşkil eden Lusatian Neisse?de yer alır. Amerika ve Avrupa?da peyzaj mimarisinin gelişimini etkilemiştir. ?Bitki ile yapılan bir tablo? olarak tasarlanan yerel bitkilerin avantajları kullanır ve büyüleyici bir yürüyüş için ideal bir yerdir. UNESCO tarafından ise 2004 yılında Dünya Mirası listesine adı yazılmıştır.

13. Centennial Hall (Hala Stulecia we Wrocławiu) ? Şehir: Wroclaw
Centennial Hall çok amaçlı rekreasyon binası olarak Mimar Max Ber tarafından 1911-1913 tarihleri arasında dikildi. Yaklaşık 6 bin izleyici için silindirik bir oditoryum ile, dört apsisli dairesel bir plan üzerinde tasarlanmıştır. 23 metre yüksekliğindeki kubbesi vardır. Centennial Hall, 20. yüzyıl mimarisinin öncü çalışmalarındandır. Ayrıca büyük betonarme yapıların daha da geliştirilmesi için önemli bir referanstır. UNESCO tarafından ise 2006 yılında Dünya Mirası listesine adı yazılmış

 

Macaristan.

Bayrak Arma

Slogan:
Historically Regnum Mariae Patrona Hungariae (Latin)
"Macaristan?ın Koruyucu Azizesi Meryem Krallığı"

Ulusal Marş:Himnusz ("Isten, áldd meg a magyart")
"Milli Marş" ("Tanrı, Macarları koru")

Koyu renk Macaristan, Açık renk AB

Başkent ve en büyük şehir: Budapeşte
Yönetim biçimi Parlamenter cumhuriyet - Cumhurbaşkanı János Áder - Başbakan Viktor Orbán

Kuruluş - Macaristan Prensliği 896 - Macaristan Krallığı Aralık 1000 - Avusturya-Macaristan'ın dağılışı
1918 - Macaristan Cumhuriyeti (Komünizmin çöküşü) 1989

Yüzölçümü - Su (%) %0,74

Nüfus - tahmini 10.076.581 - sayımı 10.198.311

Para birimi Forint

Macaristan (Macarca: Magyarország), Orta Avrupa'da Karpatlarda kurulu olan ve denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Komşuları batıda Avusturya ve Slovenya, kuzeyde Slovakya, doğuda Romanya ve Ukrayna, güneyde Sırbistan ve Hırvatistan'dır. Başkenti Budapeşte olan Macaristan, OECD, NATO, AB, Visegrád Grubu ve Schengen üyesidir. Ülkedeki resmi dil, Fin-Ugor dillerinden olan ve Avrupa Birliği'nin 24 resmi dilinden biri olan Macarcadır. Bu bağlamda Macarca, Avrupa Birliği'nde Fince, Estonca ve Maltaca ile beraber Hint-Avrupa dillerinden olmayan dört dilden biridir.

Hüküm süren Kelt (MÖ 450 sonrası) ve Roma (MÖ 9 - 5. yüzyıl) dönemlerinden sonra Macaristan'ın kuruluşu 10. yüzyılda Roma tarafından 1000 yılında tahta oturtulan I. István'ın büyük büyükbabası Árpád önderliğinde Macarların Asya'dan bölgeye gelişiyle Macaristan tarihi başlar. Macar Krallığı çeşitli kesintilerle de olsa 946 yıl varlığını sürdürdü. Bu süreçte de batının kültürel merkezlerinden biri oldu. Zamanının süper güçlerinden olan Macaristan, ittifak devletleriyle girdiği I. Dünya Savaşı'nı kaybedince ülke topraklarının üçte ikisinden fazlasını 3.3 milyon etnik Macar halkıyla beraber kaybetti.[1] Buna neden olan ve 1920 yılında imzalanan Trianon Antlaşması, Macar tarihinin en kötü olaylarından biri olarak kabul edildiği gibi, ağır şartlarıyla bilinmektedir.[2][3][4] II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası ile birlik olan Macaristan, bunun ardından Sovyet Rusyası tarafından ele geçirildi ve 1947 ile 1989 yılları arasında komünist yönetimi benimsedi. Bu dönemde Macaristan, 1956 Macar Devrimi gibi olaylarla uluslararası bir tanınırlık elde etti. Macaristan 1989 yılındaki devrimle Doğu Bloğu'nun çökmesiyle sınırlarını Avusturya'ya açtı. Bu yıldan sonra da parlamenter cumhuriyet sıfatını elde etti. Bugün ülke geniş gelire sahip bir ekonomi barındırmaktadır.[5] Ayrıca bölgesel bazı kaynakları da tekelinde bulundurmaktadır.[6][7]

Önceki on yılda Macaristan dünyanın onuncu dinamik ekonomisi olarak gösterildiği gibi,[8] dünyanın on beş turistik merkezinden biridir.[9][10] Aynı şekilde başkent Budapeşte, dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak gösterilmektedir.[11][12] Ülkedeki Hévíz Gölü, dünyanın en büyük ikinci termal gölüdür. Yine Balaton Gölü, Orta Avrupa'daki en büyük göldür. Son olarak Hortobágy, Avrupa'nın en geniş otlağıdır.

BALATON GÖLÜ:

Budapeşte?ye 15 dakika uzaklıkta. Kelime anlamı: çamurlu göl. Macaristan denize kıyısı bulunmayan bir ülke olduğu için, göl, bazen Macar Denizi olarak da adlandırılıyor. Her şeyi ile, minyatür bir Akdeniz. Ayrıca: Avrupa?nın en geniş gölü ünvanına da sahip. Uçtan uca uzunluğu: 77 km. Genişliği ise: 4 ile 14 km. arasında değişmektedir. Deniz seviyesinden yüksekliği: 104 metre.

Macarlar tarafından, yaz aylarında tercih edilen bir yer. Tatil bölgesi. Gölün Siofok ile Fonyod arasındaki güney sahili: şık otel ve tatil merkezleriyle dolu. Suyunun sıcaklığı, yüzmeye elverişli. Yaz aylarında, göl suyu: 25 derece. Bu özellikleri nedeniyle, göl çok fazla sayıda turist çekiyor. Gölde, yüzmenin yanında, balıkçılık, yelkencilik ve diğer bazı su sporları da yapılıyor.

Kuzey bölümü ise, tarihi eser ve doğal güzellikleriyle dikkati çekiyor. Özellikle, Tıhany yarımadası, tarihi öneme sahip bir alan.

Kışın ise, göl buz tutuyor. Buz kalınlığı: 15 cm. kadar ulaşabiliyor. Bu dönemde de; buz tutmuş göl yüzeyinde, buz pateni ve kızak kayma etkinlikleri yapılabiliyor.

Gölün hemen yanında: Sarmellek Havaalanı var. Birçok ülkeden, bu havaalanına doğrudan uçuşlar düzenleniyor.

BAJA:

Burası, günümüzde tatil ve spor merkezi olarak biliniyor. Petöfi ve nagy Pandur adalarındaki kumsallar: yüzmek için çok güzel yerler. Burada: görülecek yerler arasında: ıstvan Türr Müzesi, Istvan Nagy Galerisi, Bunyevac Köy Evi var.

SOPRON:

Burası: kırmızı şaraplarıyla ünlü bir şehir. Avusturya sınırında bulunan şehir: 1920?li yıllarda yapılan referandum ile, Macaristan sınırlarına katılmış. Şehir: II. Dünya Savaşında tamamen yıkılmış. Yeniden kurulması, yaklaşık 50 yıl sürmüş.

Meydanları: gotik yapılarla çevrilmiş olan bu ortaçağ şehrinde, Liszt Ferenc Müzesi oldukça zengin. Macarlar yerleşmeden önce, buraya yerleşen Romalılar, yaklaşık 400 yıl kalmışlar. Macarlar: özgün Roma surlarını güçlendirerek, kale inşa etmişler. Dolayısı ile: kalenin içindeki iç şehir: çok sayıda kapı ile korunmuştur. Buradaki yangın kulesi (FO ter) kentin bir sembolü durumundadır. Kule: Roma kapısı üzerine, 16.yüzyılda yapılmıştır. 61 metre yüksekliğindedir. Gözcü olarak hizmet vermektedir. Bugün müze olarak kullanılan: The Old Synagog: Avrupa?nın en büyük Yahudi anıtları arasında yer alıyor.

Budapeşte?den tren ve otobüs seferleri ile gidilebiliyor.

PEYÇ:

Tuna ve Drava nehirleri yakınlarındaki Meçek Dağı eteklerinde kurulu, 2000 yıllık bir kent. Budapeştenin 200 km. güneyinde. Akdeniz iklimi ve ünlü bir üniversite kenti. Macaristan?ın ilk üniversitesi: 1367 yılında, burada kurulmuş. Akdeniz ikliminden dolayı Peyç?de: orkide, kayısı, erik, armut, şeftali, ceviz, badem, incir ve en önemlisi üzüm yetiştiriliyor. Evliya Çelebinin anlatımlarına bakılırsa: ?Peyç armudunun 170 türü yetiştiriliyormuş. Kendisi Peyç?de bir beyin konuğu iken, 42 değişik armut yemiş.? Bölgede, ünlü ?Kadarka? şarabının adı, Üsküdar?dan (Skadar) geliyor.

Peyç: 1543-1686 yılları arasında, Osmanlı egemenliğinde kalmış. Pecuy olarak anılıyor. Osmanlı tarihinde, biraz da, burada doğmuş olan tarihçi İbrahim Peçevi (1574-1650) ile ünlenmiş. Bir ara, Macaristan?ın eski başkenti Szekesfehevar?da valilik yapan İbrahim Peçevi?nin eseri ?Peçevi Tarihi?, Osmanlıların 1520-1640 yılları arasındaki dönemini kapsıyor.

Osmanlılar egemenliğinde kent, Ortadoğu havalı bir ticaret merkezine dönüşmüş. Osmanlılar, kenti aldıktan bir süre sonra, ana meydanına: Aziz Bartolomeo Kilisesi?ni yıkarak, Gazi Kasım Paşa Camisini yapmışlar. Ancak, kenti terk ettiklerinde ise, cami yine kiliseye çevrilmiş. Ancak: mimari özellikleri tamamen yok edilir. Ancak: 1950 yılında yapılan restorasyonda: Macarlar geçmişlerine saygı yaklaşımı içinde, binadaki Barok ekleri kaldırırlar ve binaya yeniden Osmanlı kimliğini kazandırırlar. Şu anda: Peyç kentinin ana meydanına damgasını vuran; Osmanlı kubbeli yapının üzerinde, hilal ve haç bulunuyor. Barışsever dünya halkları için, önemli bir görüntü.

Evet, üniversite kenti olması nedeniyle, Peyç kentinin genç bir nüfusu var. Geç Barok, Neo-rönesans, Neo-klasik yapılar tüm kenti sarmış. Eski kentin surları ile burçları hala ayakta. Kentteki, 100 metrelik Kaptalan Sokağında, 5 tane müze bulunuyor. Bu müzelerin hemen yakınında da: ünlü Çontvari Müzesi bulunuyor. Bu müze hakkında bir söylenti var. Şöyleki: Çontvari?nin ölümünden sonra, Paris?te açılan sergisini gezen Picasso: içeride bir saat yalnız bırakılmasını istemiş ve sonra sergiden çıkarken ?Yüzyılımızda, benim kadar büyük bir ressam olduğunu bilmiyordum? demiş. Yani: bu Müze, sanatseverler için mutlaka çok hoşa gidecek eserleri barındırıyor.

Peyç şehrine damgasını vuran yapı malzemesi: seramik. Çatılar: seramikle kaplı, heykeller, çeşmeler seramikten. Kentte; 1868 yılında açılan fabrika, Peyç Jolnay Seramiği ile çok ünlenmiş. Seramik üretiminden dolayı, Peyç ile Kütahya kardeş kent olmuşlar.

ZİGETVAR:

Peç şehrinin, 33 km. batısındadır. (25-30 dakika uzaklıkta) 1566 yılında, Türklerin yaptırdığı Sultan Süleyman Camisi, daha sonradan ortadoks kilisesine çevrilen Ali Paşa Camisi, 1960 yıllarında restore edilen Zigetvar Kalesi ve Tarih Müzesi; Zigetvar şehrinin tarihi zenginlikleri olarak öne çıkıyor.

Evet, burada, Osmanlı İmparatorluğu tarihinin en görkemli sultanı, Kanuni Sultan Süleyman?ın mezarı bulunuyor.

Kanuni, 1566 yılının, 6 Eylül günü, 72 yaşında, küçük Macar kenti, Zigetvar?daki çetin savaşlar sırasında öldü. Ancak; kalenin düşmesinden iki gün önce ölmüş. Askerler arasında moral bozukluğu yaratmaması için, ölüm haberi gizlenmiş. Cesedi bozulmasın diye, iç organları çıkarılarak ilaçlanmış ve iç organları otağının bulunduğu yere gömülmüş. Bedeni ise, fetihten sonra, İstanbul?a getirilerek, Süleymaniye Camisinin avlusundaki, bugünkü yerine gönülmüş. İç organlarının gönüldüğü yere, ?Süleyman?ın kalbinin gömülü olduğu türbe? anlamına gelen ?Türbek? deniliyor. Daha sonra, oğlu II. Selim, buraya türbe ve çevresine de müştemilat yaptırdı. Ancak: 150 yıl sonra, bu yapılar kayboldu. Zivetgar kalesini ele geçiren Harburg Hanedanı, bu yerin üzerine bir kilise diker. Kilisenin adı: Türbek kilisesi. Kiliseyi ziyaret edenlerin, papazlara en çok sorduğu soru ise, hep aynı olmuş. ?Süleyman?ın kalbi nerede gömülü??

Savaş, Türklerin zaferiyle sonuçlandı ve bu bölgede, 23 yıl sürecek olan Osmanlı hakimiyeti başladı. Kale alındıktan sonra: Osmanlılar, kale içinde, hemen Sultan Süleyman Camisini inşa etmişler. Caminin özgün mihrabı, hala duruyor. Mihrap üzerinde: damla pencere oldukça ilginç. Caminin minaresi: doğal tahribata dayanamamış, boyunun üçte ikisini yitirmiş.

Zivetgar kalesinin mazgalları; Osmanlılar tarafından eklenmiş.

Günümüzde: orada bir park var. Zivetgar kentine, yaklaşık 2 km. uzaklıkta açıldı. Török-Magyar Baratsag Park. Yani: ?Türk-Macar Dostluk Parkı.? Bu parkta: Kanuni Sultan Süleyman ve Miklos Zrinyi adına dikilmiş bir anıt bulunuyor.

Zivetgar kentinde: bir de Osmanlı biçemli pencerelere sahip, bir Barok Kilise var. Yapının aslı, 1596 yılında inşa edilen ?Ali Paşa Camisi?. Cami, daha sonra kiliseye çevrilmiş ve bir çan kulesi eklenmiş. Ardından, Macarlar restorasyonda, değişik Barok eklerini kaldırınca, yapının Osmanlı kimliği öne çıkmış. Kilisenin kubbesinde ise, ilginç bir fresko var. Kanuni Sultan Süleyman, hasta yatağında ölümü beklerken; 2400 askeriyle kaleyi savunan Macar Komutan Mikloş Jrinyi ise ölüme gidiyor.

Kasabadaki savaş müzesini, o silahları ve illustrasyonları mutlaka görün. Diğer gezilecek yerler: Fransisken ve Barok kiliseleridir. Ayrıca, şehirde bir Türk Evi bulunuyor. Şehirdeki tarihi mekanlar ise: Andrassy Sarayı ve Zrinyi Miklos Müzesi?dir.

SZENTENDREİ-EZSTERGOM:

Evet, büyük olasılıkla, buraya tur ile gitmeniz yönünde taleplerle karşılaşacaksınız. Turlar, bu geziyi, size: kişi başına: 50 euro ücret verecekler. Ancak: siz, yerel olanakları kullanarak, buraya gitmeye kalkarsanız: kişi başına, yemek dahil, en fazla: 25 euro ödersiniz.

ULAŞIM:

Szentendrei şehrine, kendi imkanlarınızla gitmek isterseniz: Metronun kırmızı hattı üzerinde bulunan: Batthyany Ter istasyonuna ulaşmanız gerekiyor. Oradan ise: HEV yani banliyo trenine binerek, 40 dakikalık bir yolculuk yapmanız şart. Ancak: bu yolculuk sırasında: Budapeşte?den satın aldığınız bilet geçmiyor, yeni bilet almanız gerekiyor. Lütfen buna dikkat edin, trende elinde ceza makbuzu ile dolaşan ve özellikle turistlere ceza yazmak için can attığı her halinden belli olan, görevliye fırsat vermeyin, mutlaka banliyo trenine binmeden önce, yeni bilet alın.

Evet: 40 dakikalık bu tren yolculuğundan sonra: Szentendrei şehrine varıyorsunuz ve 10 dakikalık bir yürüyüşten sonra, şehir merkezine ulaşıyorsunuz.

Eğer, tren değil, otobüs ile gitmek isterseniz: öncelikle metro ile ?Arpad Hid?e gidin. Burada: Estergon ve Szentendre otobüslerinin kalktığı, ilk durak var. Kişi başı: 5 euro ödeyerek, 1 saatlik yolculuk sonucunda, şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Bu arada: insanların köpekleri ile, belediye otobüslerine rahatça bineceklerini göreceksiniz.

Burası: Budapeşte şehrinin kuzeyinde ve yaklaşık 20 km. uzaklıkta. Şehirde: 2 katlı, sevimli evler var, özellikle: elişi ürünler ve hediyelik eşyalar satılıyor. Yollar: parke taşlı ve dar sokaklar, sanki bir Akdeniz kasabası havasını yansıtıyor. Zaten: şehir merkezinde dolaşan kızların üzerinde, bikini gördüğünüzde, gerçekten deniz kıyısında bir yerde miyim diye mutlaka düşüneceksiniz, ama sokak aralarında dolaşırken, birden karşınıza Tuna nehri çıkıyor.

Evet: bu şehirden sonra, önünüzde iki seçenek var. Ya: Visegrad?a gitmek, ya da Estergon?a gitmek. Estergon?a gitmenizi öneriyorum. Sonuçta: tarihi geçmişimizde, Estergon?un özel bir yeri var. Estergon?a gitmek için: Tren istasyonunun yanından kalkan otobüslere binmeniz gerek. Otobüs yolculuğu, yaklaşık: 1 saat sürüyor.

Estergon?a varıyoruz. Burası: Macaristan?ın ilk başkenti. Bu nedenle: tarihi özellikleri öne çıkıyor. Burada, kalenin içinde bulunan bazilika ise, yine önemli bir kilise.

Bunun yanında: daha önce Budapeşte gezileriniz için, eğer buraya gelecekseniz, oradan herhangi bir şey almamanızı, çünkü burada her şeyin çok ucuz olduğunu söylemiştim. Kesinlikle: burada bulunduğunuz zamanın bir kısmını: alışveriş yapmak için mutlaka ayırın. Hatta ve hatta: belki de bir kısım tekstil veya ayakkabı, bot, çizme gibi ürünü, çok uygun fiyata aldığınızda, üretim yerine bakın, büyük olasılıkla ?Made in Turkey? cümlesini görebilirsiniz.

ESTERGON KALESİ:

Kale: uzun yıllar, Osmanlı imparatorluğuna aitmiş. Kale: Osmanlı tarihinde büyük önem taşımaktadır. Kale: 3 Ağustos 1543 tarihinde, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, Osmanlılar tarafından 30 günlük bir kuşatma sonucu ele geçirilmiştir.

Kalenin bulunduğu bölge: bir sancakbeyliği haline getirilerek, Budin Beylerbeyliğine bağlanır.

Ancak: 1594 yılında, kale: Alman, Leh ve Venediklilerden oluşan 80 bin kişilik büyük bir ordu tarafından kuşatılır. Kuşatan orduya göre, çok daha küçük bir ordu ile (1400 kişi) savunulan Estergon kalesi, o sırada kalede bulunan Sokullu Mehmet Paşa?nın oğlu Anadolu Beylerbeyi Sokulluzade Lala Mehmet Paşa?nın komutasında, kahramanca savunulur. Ancak, uzun süreli kuşatma sonucu, kale?de gerek yiyecek ve gerekse su stokları tükenir ve 28 gün sonra teslim olmak zorunda kalırlar. Yapılan anlaşmaya göre: herkes, malı ve silahı ile birlikte gidecekti. Düşman: kendi gemileri ile, gazileri Visegrad kalesine taşıdı. Ancak: Estergon?un kaybı, büyük acı ve üzüntüye neden oldu.

Osmanlı tarihçisi İbrahim Peçevi: bu muhteşem savunmanın ?Estergon Kalesi? türküsü ile, Türk belleklerine yerleşmesine sebep olur.

1605 yılında: Osmanlılar tekrar kaleyi kuşatırlar. Sadrazam Sokulluzade Lala Mehmet Paşa: 30 günlük bir kuşatmanın ardından, 29 Eylül 1605 tarihinde, kaleyi ele geçirir. Evet, kale bu tarihten sonra, 78 yıl boyunca Osmanlıların elinde kalır. 1683 yılında; Osmanlıların, II. Viyana Kuşatmasındaki başarısızlıklarının ardından, Avrupa devletleri tarafından oluşturulan kutsal ittifak; diğer tüm yerlerde olduğu gibi, Estergon kalesinde de kendini gösterir ve kale, elden gider.

Kale hakkında, o dönemlerde, Evliya Çelebinin notlarından bir kısmı şöyle: Kalede, 200 adet bir ve iki katlı ev var. Ama, bahçe yok. Kalenin suyu: Tuna nehrinden, at koşulu dolaplarla geliyor ve kaledeki sarnıçlara dolduruluyor. Kalenin büyük dış kapısı önünde, asma demir zincirli bir köprüsü var. Her gece, bekçiler kapıyı kaldırıp, siper ederler. Kalede: on basamak taş merdivenle çıkılan kiliseden bozma, Kızılelma camisi var. Bu caminin manfel ve minberi: Mimar Sinan tarafından yapılmış. Bu cami içinde bulunan, altın sıvanmış bir dolap kapısı üzerinde: Evliya Çelebi?nın babası Dergah-ı Ali Kuyumcubaşı Derviş Mehmet Zilli Baba: tarafından kaleme alınmış bir beyit yazılı imiş. Kalenin: 50 tane topu varmış. Kale Beyi, Dizdarağaları ve Yeniçeriler, Macarlar gibi giyinirler ve gören onları Macar zannederdi. Macarcayı da çok güzel konuşurlarmış. Kalede, üç tane mehter takımı bulunuyormuş.

Evet, büyük seyyah?ın Estergon için yazdıkları, 16 sayfadan oluşmaktadır. Yazdıklarına göre: Estergon varoşları: 12 mahalle ve 2900 haneden oluşmaktadır. Her ne kadar çarşısı, pazarı mükemmel olsa da, Estergon?da o zamanlar ?Han? bulunmuyormuş. Çünkü: estegonlular ?Türk memleketinde, han ayıptır? der ve bütün yolcuları kendi evlerinde ağırlarlarmış. En büyük camisi: ?Mahkeme Camisi? imiş. Bu cami: Türkler çekildikten sonra, Avusturyalılar tarafından yıktırılmış ve 1850 yılında, yerine büyük bir kilise inşa edilmiştir. Macarlar: ?Bu kilisenin kubbesi, Roma?daki Sen Piyer Kilisesi kubbesinden sonra, en büyük kubbedir? diye övünürler.

Evet, belki de, bu yazdıklarım biraz uzun oldu ve sıkıldınız. Ama, amacım: bu kalenin bizim tarihi geçmişimizdeki gerçekten büyük olan önemini vurgulamak. Gezerken: bu duygular ile gezin. Surlar üzerinde dolaşırken, Tuna?yı izlerken, o devirlerdeki bir nöbetçinin yaşadığı duyguyu hissetmeye çalışın.

Evet, kale, günümüzde yani şu anda müzeye çevrilmiş. Maalesef kaleden geriye kalan çok küçük bir parça. Üstüne çıkıldığında: Ağustos ayında bile, dondurucu soğuklara ev sahipliği yapabilen bir kale. Ancak: tepeye çıkıldığında görünen Tuna nehri manzarası, Osmanlının buralara neden gelmiş olduğunu bir kez daha hatırlatır. Kalenin içinde: Macaristan?ın en büyük kilisesi var.

ESTERGON BAZİLİKASI:

Ülkenin en büyük kilisesi. İçine girip gezmenizi tavsiye ederim.

Bu kilisenin yerinde: buradaki Osmanlı hakimiyeti döneminde, bir cami varmış. Ancak: takip eden tarihi süreçte, burada Avusturyalılar hüküm sürerken: bu camiyi yıkmışlar ve yerine bu kiliseyi inşa etmişler.

Kilisenin avlusundan, Tuna?nın ayırdığı, Slovakya kıyılarını görebilirsiniz. Bulunduğunuz yer, Macaristan toprakları, nehrin karşı kıyısı ise, Slovakya toprakları. İki ülke: aralarında bir köprü ile birbirine bağlanmış.

Yükseklik korkunuz yoksa: yuvarlar merdivenlerinden tırmanarak, kilisenin çan kulesine tırmanabilir ve buradan çevreyi seyredebilirsiniz. Ayrıca: çan kulesinin içinde bir eko sistem bulunduğunu hissedebilirsiniz. Bunu hissetmek için: birkaç kelime konuşmanız, belki de bir şarkı söylemeniz yeterli gelecek.

Kilisenin içinde: Hıristiyan dinine ait semboller dolu. Bodrum katında ise, birçok kardinal seviyesinde, din adamlarının mezarları var.

ESKİ SANATLAR MÜZESİ:

Kale yakınlarında: Eski Sanatlar Müzesi denen bir galeri var. Burada bir tablo var. Tabloda, Hz.İsa?nın çarmıha gerilmesi anı resmedilmiş. Ama ilginç olan, İsa?yı çarmıha gerenlerin, öz be öz, bizim yeniçeri vatandaşlarımız, Osmanlı Türkleri olması. Evet, tablo böyle resmedilmis.

 

 

Ccedil;ek

Bayrak Arma

Slogan:"Pravda vítězí" (Czech)
"Hakikat hüküm sürüyor" Ulusal Marş:Kde domov můj?
"Evim nerede?"

Başkent ve en büyük: Prag

Resmî dil(ler) Çekçe (de facto)1

Yönetim biçimi Cumhuriyet - Başkan Miloš Zeman - Başbakan Bohuslav Sobotka

Kuruluş - Avusturya-Macaristan'dan 28 Ekim 1918 - Çekoslavakya Dağılma 1 Ocak 1993

Yüzölçümü - Su (%) 2.0

Nüfus - 2006 tahmini 10.287.189 (77.) - 2001 sayımı 10.230.060

Para birimi Çek Korunası (CZK)

Çek Cumhuriyeti (Çekçe: Česká republika (yardım?bilgi)) ya da Çekya (Çekçe: Česko), Orta Avrupa'da bir ülkedir. Kuzeyinde Polonya, batı ve kuzeybatısında Almanya, güneyinde Avusturya ve doğusunda Slovakya ile komşudur.

Tarihi Prag kenti, ülkenin başkenti ve en büyük kenti olmasının yanı sıra, çok ilgi çeken bir turizm merkezidir. Ülke, Bohemya ve Moravya bölgelerinden oluşur ve daha büyük Silezya bölgesinin bir parçasıdır. Çek Cumhuriyeti 1 Mayıs 2004'te Avrupa Birliği'nin üyesi olmuştur.

Ülkenin dünya çapında tanınan ürünleri kristal, cam işlemeleri ve granattaşıdır. Bunun yanında, bira gerek üretim gerekse kültür olarak ülkenin en önemli sembollerindendir. Türkiye dahil olmak üzere pek çok ülkede yerel bira üreticileri isim haklarını başta Bohemya bölgesine bağlı Pilsen şehri olmak üzere bu ülkeden almıştır.


Date: 2016-06-13; view: 4


<== previous page | next page ==>
Ingiltere gezilecek yerleri | Ccedil;ek Cumhuriyeti?nde Görülmesi Gereken En Güzel 10 Yer
doclecture.net - lectures - 2014-2024 year. Copyright infringement or personal data (0.015 sec.)