Home Random Page


CATEGORIES:

BiologyChemistryConstructionCultureEcologyEconomyElectronicsFinanceGeographyHistoryInformaticsLawMathematicsMechanicsMedicineOtherPedagogyPhilosophyPhysicsPolicyPsychologySociologySportTourism






Uzakta aramayalım...

16 Temmuz 2011, 03:02

 

Bir kale var surlar, etrafında su kanalları, ve tüm sınırları kanla çizilmiş, şehitlerce korunan, bir tek zayıf noktası var bu kalenin su kanalı olmayan bölgesi.... bu kalenin adı TÜRKİYE, özel bir ülkedeyiz, özel insanlarız, sevildiğimizi bilelim, yazık etmeyelim, şükür edelim, aramıza sızmış kahpeler var, maşalarla vakit kaybetmeyelim,,, kahpeleri bulmak için tarih muazzam bir erken uyarı sistemidir lafını masaya yatıralım...diyorum...

 

Yargılamak Yaratıcıya mahsus ise! biz neden insanları tüm enerjimizi kullanarak yargılıyoruz ve bu uğurda yapılanıyoruz. birlik beraberliğin manasını dahi öğrenmeden! diploma ile öğretildi zannediyoruz her şeyi ukalaca tavırlarla cahillikten kurtuluş sanki ölmeden biter zannederek...

 

Birlik beraberlik aynı şeyleri düşünmek ve yaşamak değildir tam olarak karşılık gelmeye bilir her zaman! Farklı şeyler düşünüp, hayata birlikte yaşaya bileceğimiz ortamlar hazırlamaktır doğru olan... Zenginliğin zekata bağlanması zorunluluğu vardır beraberliğin homojenleşebilmesi için...vs

 

Ortak değerlerimiz nedir ! sadece birlikte kullandığımız maddi ve manevi unsurlardır... Kişisel özelimiz diğer kişilerin özeline karışmadığı sürece özgürüz ! vicdan denen süzgece bağlı kalmak şartıyla !...

 

Özetleyelim bütün dünyayı; yaşayanların, yaşamışların ve yaşayacak olanların hayatını; her şey doğru-yanlış arasında geçer, yanlışa sahip çıkmalıyız kontrol altında tutarak doğru çoğalsın yanlış ölmesin diyerek, biliriz ki yanlış ölürse doğru biter... buradan hareket edersek şunu söyleye bilir miyiz ! İyi İyi ile arkadaşlık yaparsa, kötü kötü ile arkadaşlık yaparsa, hizmet ve güçlenme mantığı nerede kalır o zaman ! güçlü iyilerden olmaya çalışmalıyız o zaman takva da üstünsünüz diyen bir dinimiz var bunu anlatan, güçlü iyiler kötülerle arkadaşlık yapmalı yenilmeyecekse ve kötüyü yenecekse eğer, yoksa iyi iyi ile arkadaş olsa ancak iki iyi olur kazanç sıfırdır,iyi kötü ile arkadaş olursa ve kötü de iyiden etkilenip iyi olursa kazanç pozitif yönde gelişir, tekrar olasılık yapalım iyi kötü ile arkadaş olursa ve kötü iyi yi kötü yaparsa kazanç negatif olur. her iki durum içinde kazanç vardır! Şu soru aklımıza geliyor madem öyle dünyada aynı ortamda yaşayan kişiler ve aynı kültüre sahip kişiler hep bir arada yaşasın diyemeyiz, etkileşim olmak zorunda sınav dünyası ise ve güçlü olan kazansın istersek... Arkadaşlığımızı yenebileceğimiz kötülerle yapmalıyız diyebilecek miyiz o zaman... şimdiden sıkıntı aldı kalbimizi... Zengin fakirle arkadaşlık yapsın, güçlü zayıfla, kötü iyi ile, doğru eğri ile...vs. "Var olan bir durum, zıttı olan bir durum ile mana bulur ve etkileşir kazanç yaşasın diye"... demekten kendimi alamıyorum sorunların azalması adına... irdeleyelim bu durumu biraz daha! zıttı olan durumların negatif ve pozitif her ikisi de bir insan da olur mu diye düşünürsek olur tabi ki konularına ve dozaj farklılıklarına göre... mevcut bulur kendini bu durum + ve - kavramlarının birlikte yaşayabileceği ile açıklanabilir o zaman şunu söyleye biliriz rahatlıkla, bir insan çevresindeki insan ile etkileşimde iken aynı zaman da kendisi ile de etkileşimdedir... buna yüce dinimiz der ki nefis ve terbiyesi! bu terbiye kelimesi çok kıymetli bir kelime tüm yaşantımızın açıklaması sırlı kelimelerden birisidir. Bir durumun zıt durumunu öldürme, manası kaybolur terbiye et! sıkıntı basar, kötü olanı terbiye et veya iyi olanı terbiye et ki hayat devam etsin... bunun dışındaki her yıkıcı davranış zalimliğin konusuna girer... Neyse diyelim.



 

Anadolu’ya ilk geliş ! kafire, zalime diz çöktürüş ! Allah kimlere nasip etti, bu vatanı ! ilk kimlere verildi bu şeref, Türkler ise, bu nasip bu kültüre ise, neden bu kültürü göz ardı ederek, iterek dedesinin dedesi nin yaşantısını ve taşıdığı genin düşmanı oluyoruz... siyaset adına! din adına ıslama hizmet eden bir kültürü kötülüyoruz isminden korkuyoruz emeğe hıyanet edercesine nankör şeytanın fısıltısını takip ediyoruz...Bu kültür neden diğer kültürleri eğitmek adına liderlik yapmayıp da kuru kafa haline dönüştürüldü... Cenabı Allah ve Peygamberi diyorsa insanlar eşittir, fark yoktur, gerisi hikayedir doğrudur. Türk Kültürü Onurludur, Şereflidir! Türk üm dersiniz sergilersiniz efendiliği, mertliği bu bizim özelimizdir dersiniz ve gösterirsiniz söylemeden övünmeden bu Türk kültürünü yaşatmak adına... Yukarıdan bakmadan diğer kültürlere... bu bir rekabettir, Islama en yakın olmaktır, İnsanlığa hizmet etmektir, şükürdür... ötesi kuru bir kafa ve ırkçılıktır bu hassas dengeyi bozanlar ise saf ve duygusal yapısı ile derslerini almaya muhtaç yaşar... İslam gelmiştir ve Türk milleti kitleler halinde benimsemiştir... doğruyu anlattığı için, o zaman şunu diye bilirmiyiz... biz doğru peşinde at sürdük ve bu sayede, Peygamberimiz ve Kitabımıza kavuştuk... Bu şu demek değildir; geçmişini inkar eden soyuz olmak değildir, geçmişimizi kabul eder onur duyarız ve şerefli İslam geleceğinde aydınlanırız... İslamiyet Tüm Kainata gelmişse insanlar adam olsun diye! niye diretirsiniz kuru kafa peşinde... Ben diyorum ki dünya Türklerden çok şey almıştır öğreti adına, İslamiyet’in kılıcıdır ve bu görevden uzaklaştırıldığı için nankörler yüzünden, küskündür... insanlığa yalnız adam..., görev için hazırlanmaktadır tekrar mazlumun yanında yaşamak arzusu ile...

Türk olmak ancak bir şeref konusudur ötesi rezilliktir ! hizmet ettiği sürece insanlığa, iyi adam vardır- kötü adam vardır, Türk kültürü dediğimiz yapılanma içindekiler, iyi adamdır- adam gibi adamdır hepsi o kadar, Müslüman olmak ise Lütuftur Allah dan gelen nasiptir, tüm kültürler bu nasibi arar durur ismini bilmeden huzura kavuşmak adına... bu kavuşma iyilere mahsustur kötüler arasında yaşamak şartıyla... bize düşen ise şükür-sabır...vs, köklerini inkar etmek doğrumudur kendini tanıma adına, atlarımızın genlerine mahsus yaşarken, kendini bilmek İslam için Nefis terbiyesi için gerekli değil midir... Kendimi tanımam için ! Türk kültürünü bilmek ve kültürü İslam kültürü yoğurmak değil mi bu günkü durumumuz, geldiğimiz nokta. Ters kuralım mantık denen veri manzumesine; bu günkü kültürümüz den geçmişe doğru gider isek ve zaman içindeki verilere ulaşırsak ve bu verilerden birini silersek bu günkü durumda olabilir miyiz ! o zaman neyin kavgasını yapıyoruz kabullenişten öteye gitmeyen doğru var iken ! Bu günkü varlığından rahatsız isen tedaviye ihtiyacın var derim... Bu günkü yapın senin geçmişindir, iyileştirme çalışmaları yapılması gerekiyor olabilir ancak ötesi geçmişe hakarettir, yaşanmışlara saygısızlıktır... Kültürümüzü o zaman korumak lazım gelmez mi, kavramlar da boğulmadan... Türklük şeref ve kültür olarak benliğimizde, etkileşimde var iken İslam ile yoğrulmuş halinin ne kadar güçlü olabileceği fikri dahi güzel değil mi ki, kabilemizin yaşantısını inkar ediyoruz veya övünme adına yok ediyoruz, oy peşinde koşanların kucağına itiyoruz öz benliğimiz dediğimiz kanımızın çekmesini... "Ukala ve üstünlük iddiaları peşinde koşanlar değil mi bu kültürü yok oluşun yolcusu yapan...", "Türklük meselesi bizim özelimizdir, bunun partizan siyaseti yapılmaz... İslam ise bizim vazgeçilmez gerçeğimizdir... bunun da partizan siyaseti yapılmaz" Sadece Yaşanır... Terbiye mantığına uygun bir yükseliş ve örnek olma yayılma adına... Sınavımız yaşama gayemiz adına…

 

*Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi vahşice, tecavüz ve kıyım ile Ermeni denen sakatlar, iskeletiyle ayak da duranlar tarafından işgal ediliyor... bu durum için şeytanın esiri olmuş ermeni işgal etti diye bakarsak yanılırız... Orta Asya ile Türkiye arasında geçit rolü oynayan Karabağ işgal edilerek bağlantı koparıldı, bunu kim yaptı değil köpekleri ile sürüyü güden kim diye baktığımızda ise, kimin işine geliyorsa o sebep olmuştur deriz. Bu gün orta Asya Türk devletlerin de bu ülkelerin askeri üstleri bulunmakta, bu da şeytanın pazarlığına delil değil midir.

 

*Suriye gerçeğine bakalım suni yani bizden olan akraba halk muhalefet de iken dengesiz milletlerle birlikte hareket ediyor… ayrıca ailecek Arap devletlerini güden çobanlar(kralları) sahibinin Haçlının kontrolünde, seyirci kalan. Muhalifler kendilerinden olmayınca ne yapsınlar, en başından belli söylüyorum dünya da çirkin, pis bir olay olsa başlatanlar ve sonuçlandıracaklar aynı kişiler, Ne kadar dürüst olduklarını sürekli olarak yansıtmaları değimli bizi kaosa sürükleyen ve usanmış lığa iten…

*Rusya ve Amerika pazarlığı ile başlar biter her pislik! yandan çarklı İsrail, Çin, ve din düşmanları ise çakalları ile, sonuç yine bunların istediği gibi biter, kahraman edası ile olaya müdahale ederler, Müslüman, Türk azaldığında. Kalanlar ise kurtarıcı gözüyle bakarlar bunlara, neleri varsa verirler şerefsizlere, hep böyle oluyor ve kimse buna aldırmıyor ve ümit, Allah’ın hilesi büyüktür aklıma geliyor, kötülerin hesaplarının! mutlak nihai sonuçta kaybedenlerden oldukları bilinci gönlüme su serpiyor… Satranç oynuyorlar! insanlarla, insan olmayı becermeyenler veya insanlık erdemlerinden uzak yaşayanlar. Kimin yanında yer almalıyız veya içimizde bu duruma bilerek veya bilmeden destek verenlere ne denir…

 

Bir yerde olay varsa plan vardır, başlatanlar insanları oyuna sokarlar ve seyrederek oynarlar… hedefe vardıklarında olay biter ve oynayanlar başrolde kahraman seçilir” oyundan sonra ziyafet için buluşurlar yeni anlaşmalar ve paylaşımlar için…“İnsanlarla, gerçek hayatta satranç oynayan insanlar vardır” Olay içinde olay, oyun içinde oyun, yalan içinde yalan…vb… her şey iç içe devam eder gider… hesaba çekilmek için tüm bunlar...

 

“İçindeki verileri olgunlaştıran insanın, bunu dışarıya yansıtması durumunu! bilmişin ortaya sürmesi ile başlar etkileşim ve çilenin başlaması… eğitilmesi adına… “eserini yazması için gereklidir saf suya düşen kir”, o zaman yalnızlık denen yücelikte! gerçekliğe yaklaşır muhasebe yaparak…” sVs

Ne zaman bitecek fırtına bekliyorum… Çalışmak için… Tüm bunlar yeni bir güne hazırlanış mı ! Muhasebem bitmiyor bir türlü huzura kavuşmak için huzura kabul gerekliliği var ise neden bu sessiz fırtınalı bekleyiş sıram mı gelmedi kim bilir…

 

Yalvarış ve Dua ! Sordum bir gün! “insanlar dua ediyor, sürekli olarak hep iyi dilek ve hayırlı istekler temennilerle”, ilim sahibi diplomalıya! neden bunların kabul olduğunu göremiyoruz? bir sıkıntı vardı çünkü hislerimde? Gönüller bir değil kalbi oynayanlar var denilmişti sıradan bir cevap olarak… Sustum uzun bir süre soru ve cevabı ile belleğimden silmeden yaşadım… Neden-Niçin di… cevabı doğumdan bu yana gelişmeler için de buldum çünkü kirlenmiştik ve ne yazık ki ! hasta olmuştuk tedaviye muhtaçtık, bizi hasta eden etkenler vardı, buna ister iç düşman ister dış düşman diyelim fark etmiyor. Saf değildik, temiz değildik, nefsimizin esiri olmuştuk, kısaca iyi insanız diyerek adamlıktan vazgeçmişiz yada saf çocuğu kirletmişiz, yaşayan ölülerden olmuşuz. Aldanışımız ise kendimizi kandırmaktan öteye gitmediği iç huzurumuzun olmayışı ile yansıyor zihnimize kalbimizdeki sızıdan görüyoruz bu hali.

 

Kabulleniş ve tedavi ise; öyle bir tövbe et ki günahın! tövbenden ağlasın dı… şimdi günah mı işleyelim! pişman olabileceğimiz bir günah mı olsun! Ya da şimdiye kadar yaptıklarımız hatalar yeterli gelir mi? iyi bir tövbe edebilmemiz için şart mıdır sorusu aklıma geliyor ve geçiyor. Peki nasıl olacak bu… ve bundan sonrası, sır buralarda gezer yakalaya bilir miyiz bilemiyorum… ya nasip… bilmek de yetmiyormuş, tam bu nokta da anladım bilen yapar derler ya hikaye bu söz ! maddi bir konu değil di bu durum çünkü. Kendim için bir şey istemeyeceğim, insanlar için isteyeceğim diyerek başlayan dualara bakıyorum biz mantığı ile sürüyor ve bitiyor dayanılmaz eksiklikler ve ihtiyaçlar yüzünden. İnsan sahibinden ister samimiyetle öz ve kısaca, süsleyerek istemek niye ki kalbimizi bilen var iken, kalbinden geçirmek yetmez mi ki hüzün ve gerçekliğe bağlı kalarak… her yıl ekliyoruz bir kelime daha dualara eksiklik ararcasına olmuyor mu şüphesi ile, kabul oluyor da biz mi göremiyoruz… cevap bulursak ve gençliğe iyi anlata bilirsek bunu biter kafalarındaki sorunlar ve serseri ruhu demlenir bel ki de, “eksiğimiz bunlar mı! bir şey yapmamak nesil için sonra da dua etmek başkası için veya kendimiz için!” en büyük eksiğimiz bu mu! İşkenceyle özgürlüğüne kavuşanların duaları ile serpilen inançlarımıza, işkencenin acısı geçtiği için mi odaklanamıyoruz… içten olamıyoruz… garip bir durum! binlerce yıl öncesine saygıyla empati yapmak mı içtenlik ! çölün rüzgarını hissetmek gerek o zaman der gibiyiz ise şu an orada olanlar neden hissiz oldular… alıştılar ise cevap önderine uzaklık ve özlem mi bizi değerli kılan! Nefis yapalım o zaman… Kendi dertlerimiz de çilemizde buluruz gerekli şartları demek de yetmiyor bazen …

 

Hak etmediğini istemek, hak etmediğin yerlere göz dikmek, çalışmadan cenneti istemek gibi dua olur mu hiç, uzun uzun bitmeyen, sonu gelmeyen, süslenmiş dualar ile anlatmaya çalışıyoruz ve çalışmadan bekleyişe geçiyoruz… “Biz den vaz geçmeyen, Rabbimizin olduğunu nefes aldığımızı bilmemize rağmen…”

 

İyi günler, iyi çalışmalar, iyi geceler…vs diyoruz.. irdelersek biraz manası ile yakalarız gerçeği; Birinin iyi olarak gördüğünü, diğeri iyi olarak görmüyorsa ya! nasıl bir temenni bu, bakış açısı denen kavramı ile çelişen bir durum değil mi? Benim iyi bildiğim bir durum, bir başkası için kötü olma olasılığı var iken! Hayırlısı cevap olur mu peki, benim için veya bir başkası için hayırlısı konu ne olursa olsun hayırlı olsun mantığı değil mi gerçek doğru… peki o zaman hayırlı geceler hepinizesv

 


Date: 2015-12-17; view: 862


<== previous page | next page ==>
Halen İstanbul takımlarından birisini tutmak zorunda olmadığımı biliyorum... ben... | Public service advertising
doclecture.net - lectures - 2014-2024 year. Copyright infringement or personal data (0.006 sec.)